Muzik_Endustrisine_Bakis_4_alt_3

Birinci bölüm için tıklayınız – İkinci bölüm için tıklayınız – Üçüncü bölüm için tıklayınız

 

Müzik 3.0: Aracının Ortadan Kalkması

Müzik 1.0 modelinde sanatçı sadece plak şirketi ile bağlantılıydı, dinleyici ile (imza günleri ve benzeri etkinlikleri saymazsak) doğrudan iletişimi yoktu. Plak şirketi satmak istedikleri ürünlerin (albüm ve single’ların) tanıtımını radyo, televizyon ve basılı yayın organlarını kullanarak yapıyor, ürünleri de dağıtımcı firmalar ve perakende satış noktaları üzerinden dinleyicilere ulaştırıyordu. Sanatçı ve dinleyici arasındaki ilişki ve iletişim üzerinden değerlendirecek olursak aslında 1.5, 2.0 ve 2.5 modellerinin 1.0 modelinden pek bir farkı yoktu.

3.0 modelinde işler değişiyor çünkü bu modelde sanatçı ve dinleyici arasında doğrudan iletişim başlıyor. Sanatçı ve dinleyici arasındaki iletişimi mümkün kılan öge ise sosyal medya. “Sosyal medya” aslında biraz geniş bir terim. Birçok insan için sosyal medya denilince genelde Facebook ve Twitter akla geliyor ancak sosyal medya içine bloglar, çeşitli paylaşımları ve etkileşimleri mümkün kılan siteler, içerik siteleri, forumlar ve sosyal bağlantı siteleri de dahil. Bunlar için örnek olarak benim ilk aklıma gelenler YouTube, Tumblr, Instagram, WordPress, Foursquare, LinkedIn, Flickr, MySpace ve Google+.

Sosyal medyanın müzik endüstrisi üzerindeki en büyük etkilerinden biri şüphesiz ki sanatçı ve dinleyici arasında doğrudan iletişimi mümkün kılması ve bunun sonucunda veya buna bağlı olarak (sanatçı doğrudan dinleyicisine ulaşıp ürünlerini sunabildiği için) sanatçı ve dinleyici arasında bulunan plak şirketini, diğer bir deyişle aracıyı ortadan kaldırabilme ihtimalidir. “İhtimalidir” diyorum çünkü plak şirketinin devre dışı kalması, aracının ortadan kalkması her ne kadar cazip gibi görünse de bu konuda bazı noktaların göz önüne alınıp değerlendirmesi gerekmektedir. Burada ilk olarak akla gelen prodüksiyon kısmı. Plak şirketi olmazsa prodüksiyonun yapılması tamamen sanatçıya kalıyor, bu da (eğer bir kişi sadece bir bilgisayarla müzik yapmıyorsa) teknik ve finansal açılardan gerçekten çok zor bir iş. Dağıtım eskisi kadar problem değil. Özellikle albüm ve single’lar dijital dosya formatlarında satışa sunulacaksa iş oldukça kolay çünkü fabrikasyon (çoğaltım) maliyeti yok. Buna ek olarak TuneCore, CD Baby ve DittoMusic gibi servisler sayesinde düşük ücretler karşılığında albüm ve single’ınızı iTunes, Amazon MP3 ve benzeri büyük sitelerde satışa sunmak mümkün. BandCamp, Nimbit, BandZoogle ise son zamanlarda öne çıkan alternatiflerden; bu siteler üzerinden dinleyici ve hatranlarınıza doğrudan (direct-to-fan) satış yapmak mümkün. Bahsi geçen servis ve siteler sadece sanatçılara değil küçük plak şirketlerine de hizmet veriyor. Prodüksiyon ve dağıtım işini çözdükten sonra geriye bir kalem daha kalıyor: promosyon! Bu, maalesef çok maliyetli bir kalem. Promosyon, bağımsız yapımlarla plak şirketlerinin yapımları arasındaki farkı belirleyen en kritik noktalardan biri. Her en kadar sanatçılar sosyal medya siteleri aracılığı ile dinleyicilerine ulaşabiliyor olsa da müziği daha fazla sayıda insana ulaştırmak ve yeni dinleyiciler kazanmak için hem internet üzerinden hem de “geleneksel” yollardan (yazılı basın, radyo, televizyon vb.) tanıtım yapmak gerekiyor, bu da ancak büyük bütçeler ve çok sağlam bağlantılar ile gerçekleşebiliyor.

Bobby Owsinski Music 4.0: A Survival Guide for Making Music in the Internet Age adlı kitabında çok yerinde bir tespiti var: Plak şirketlerinin mevcut veya potansiyel dinleyici kitlesi olan grupları seçtiği yazmış. Müzik 3.0 modelinin önemi aslında burada öne çıkıyor. Günümüzde sanatçıların sosyal medya ve benzeri araçları kullanarak dinleyici kitlesi oluşturması, eskiden ulaşamayacağı kadar çok insana ulaşması mümkün. Bunu başardıktan sonra sanatçının seçim şansı artıyor, bağımsız olarak devam edip bundan gelir sağlayabileceği gibi bir plak şirket ile anlaşması ve (dinleyici kitlesine sahip olduğu için) kontrat maddeleri üzerinde pazarlık yapması mümkün hale geliyor.

 

Müzik 3.5: YouTube

YouTube, 2012 yılında, özellikle gençler arasında yeni sanatçılar keşfetmek ve müzik dinlemek için en popüler platform haline geldi. Orta ve daha ileri yaştakiler için radyo hala geçerli bir platform, ancak gençler için aynı şeyi söylemek artık pek mümkün değil. Nielsen şirketinin Amerika’da yaptığı bir araştırmaya göre gençlerinin üçte ikisinden fazlası müzik dinlemek için YouTube’u tercih ediyor. Aslında durum Türkiye’de de farklı değil. Bilkent Üniversitesi’ndeki Music and Media adlı dersimin kapsamında Ezgi Coşkun, Simge Yücel ve Can Özel adlı öğrencilerimin Aralık 2013’te yaptığı bir ankete göre Bilkent Üniversitesi öğrencilerinin %85’i müzik dinlemek için streaming platformunu tercih ediyor. Streaming için tercih ettikleri siteler ve servisler ise şu şekilde: YouTube (%68), Spotify (%18) ve Fizy (%14). Bu, sadece Bilkent Üniversitesi dahilinde yapılmış bir araştırma ama Türkiye’deki diğer üniversitelerde de farklı sonuçlar çıkacağını sanmam.

Bunlar bence şaşırtıcı sonuçlar değil. Beatles, Eagles, Pink Floyd, Metallica, AC/DC, Prince gibi bazı büyük sanatçılar albümlerini streaming sitelerine koydurtmak istemedi, uzun süre direndiler, hala da direnenler var. YouTube’da ise bu albümlerdeki parçaların tamamına ulaşmak hep mümkün oldu. Bir parçanın videosu illegal olduğu için silinse bile hemen başkaları tarafından yeniden yüklendi. Bunun yanı sıra YouTube’un ücretsiz olması, çeşitli programlar kullanılarak videoların indirilebilmesi de YouTube’u bu kadar popüler yapan diğer nedenler. Tabii içindeki arama motorunun başarısını da unutmamak lazım.

 

streaming_music_500x333

 

Müzik 4.0: Streaming Gelirlerinin Artması

2013 ve sonrasında streaming, hem servisler hem de plak firmaları için az da olsa kârlı hâle gelmeye başladı. Bununla birlike pazara Apple Music, Google Play ve Tidal gibi yeni oyuncular girmeye başladı. Streaming servislerinin global gelirlerinin toplamları 2013 yılında 2 milyar dolar, 2014 yılında ise 2.2 milyar dolar oldu. Tahminler bu miktarın 2018 yılında 46 milyar dolara çıkması yönünde.

2014 müzik endüstrisi açısından önemli değişimlerin sinyalini veren bir yıldı çünkü ilk defa bu yılda dijital ve fiziksel gelirler eşit hale geldi. Dijital gelirler, download ve streaming gelirlerini; fiziksel gelirler ise plak ve CD satışlarını kapsıyor. 2014’te dijital gelirlerin %68’ini download, %32’sini ise streaming gelirleri oluşturdu. 2014 yılının fiziksel gelirlerde karşımıza ilginç bir tablo çıkıyor. Her ne kadar plak herkesin dilinde olan bir format olsa da fiziksel gelirlerin sadece %9’unu oluşturuyor. Bu kategoride ağır top %91 ile CD. Unutmamak lazım ki bunlar global sonuçlar. Ülkeler arasında büyük farklılıklar olabiliyor. Yukarıdaki sonuçlara göre 2014’te global olarak müzik endüstrisinin gelirlerinin %16’sını streaming oluşturuyor. Ülke bazında ise streaming yüzdeleri, birkaç örnek verecek olursak, İsveç %69.7, ABD %30.4, İngiltere %13.6, Türkiye %13.2 ve Japonya %3.1.

2015 yılında beklenen oldu ve global dijital gelirler %10.2 arttı, fiziksel gelirler %4,5 düştü ve böylelikle tarihte ilk defa dijital gelirler fiziksel gelirleri geçmiş oldu. 2014 yılında 2.2 milyar dolar ile dijital gelirlerin %32’sini oluşturan streaming, 2015 yılında ciddi bir artış ile 2.9 milyar gelir sağladı ve dijital gelirler içindeki dilimini %43’e yükseltti.

Şu anda 150 ülkede yaklaşık 400 adet yasal dijital müzik servisi bulunuyor. Streaming servislerine kayıtlı ücretli abone sayısı 68 milyon. Streaming sektörünün lideri 30 milyon ücretli aboneye sahip Spotify. Türkiye’de hizmet veren streaming servisleri Apple Music, Deezer, Spotify, TIDAL, TTnetmuzik veTurkcell Fizy.

Streaming gelirleri ne kadar artarsa artsın müzisyenlere ödenen telifler kolay kolay tatminkar rakamlara çıkacakmış gibi durmuyor. Ne olursa olsun sanatçıların ve grupların unutmaması gereken bir konu var: Eskiden milyonlarca CD ve plak satılıyordu ama gelirlerin aslan payı plak firmalarının kasalarına giriyordu. Sanatçıların kazançlarının çoğunu konser ve turne gelirleri oluşturuyodu. Bugün de değişen bir şey yok… Bu kural aynen devam ediyor!

> Beşinci bölüm için tıklayınız

 

Kaynak: IFPI 2014 ve 2015 raporları.

Benzer paylaşımlar için beni Facebook ve Twitter‘da takip edin. Haberler için lütfen mesaj listeme üye olun.

Fotoğraf: