Ben müziğe gitarla başladım. Elektrogitar çalmak istemiştim. 1980’li yıllarda Türkiye’de herkese “ilk önce klasik gitarla başla, sonra elektrogitar ile devam edersin” şeklinde tavsiyeler verilirdi. Bana saçma gelmişti ama baktım ki başka çaresi yok, ben de klasik gitarla başladım.

Klasik gitar ve elektrogitarın aslında iki farklı dünyalar olduğunu kavramam fazla uzun sürmedi. Çalma teknikleri farklı, çalınan müzikler farklı… Her şey farklı! Başta saçma gelen klasik gitar ile başlayıp sonra elektrogitara geçme tavsiyesinin gerçekten saçma olduğuna kanaat getirip hızlıca elektrogitara geçtim.

Elektrogitara geçince sadece istediğim enstrümana geçmiş olmadım. Önümde yeni bir kapı açıldı: efektler!

Elektrogitar için farklı farklı pedallar vardı. Böyle söyleyince sanki yüzlerce, binlerce çeşit varmış gibi anlaşılıyor ama aslında öyle değildi tabii. 1980’li yıllarda Türkiye’de enstrüman ve ekipman bulması çok zordu. İnsanlar zar zor buldukları enstrümanlarla, amplifikatörlerle, ekipmanla müzik yapmaya çalışırdı. Yine de o gördüğüm, belki sayıları sadece 10-15 civarında olan farklı gitar pedalları çok ilgimi çekmişti.

Biraz araştırma yaptım. Genelde söylenilen, “bir overdrive ya da distortion pedalı al, onun arkasına chorus ya da flanger gibi bir efekt koy, en sona da bir delay ekle, amfi üzerinden de reverb alırsın” şeklindeydi.

Overdrive, distortion, chorus, flanger, delay, reverb… Bir anda bir sürü bilmediğim şeyle karşılaşmıştım. Bunların ne olduklarını, ne işe yaradıklarını tek tek araştırmaya başladım. Yüzeysel bir şekilde değil, tam anlamıyla öğrenmeye çalışıyordum. 1980’li yıllarda internet olmadığını, Türkçe kitap bulunmadığını, İngilizce kitapların da çok zor bulunduğunu düşündüğümüzde, bu araştırmanın pek kolay olmadığını tahmin edersiniz.

İşin içine girdikçe suyun aslında göründüğünden daha derin olduğunu anladım. Kompresör, noise gate, EQ, filtreler… Karşıma sürekli bilmediğim şeyler çıkıyordu. Bu pedalların hepsini bulup denemeye çalışıyordum. Ne işe yaradıklarını, nasıl çalıştıklarını öğrenmek için büyük çaba harcıyordum. Özellikle kompresör gibi pedallar pek kimsenin bilip kullandığı pedallar değildi, o yüzden onları bulmak çok daha zor oluyordu.

Müzik teknolojisiyle tanışmam böyle oldu diyebilirim.

Şimdi düşünüyorum da, bunları iyi ki yapmışım diyorum. Müzik ve ses teknolojileri alanındaki kariyerimde bana her zaman gerekli olacak bilgilerin bir kısmını ve bazı deneyeyimleri bu sayede çok erken zamanda edinmişim.

30+ yıllık emektar BOSS DS-2 Turbo Distortion pedalım. Hala çalışıyor!

Lafı çok uzattım. Daha da uzatmadan söylemek istediğime geleyim…

Gitar pedalları ile uğraşırken genel kabul gören bir sıralama olduğunu fark ettim:

  • Kompresör, noise gate gibi dinamik işlemciler
  • Wah pedal
  • Overdrive veya distortion
  • Chorus, flanger, tremolo gibi modülasyon efektleri
  • Delay
  • Reverb

Alternatif olarak, modülasyon efektleri ile delay ve reverb, gitar amplifikatörü üzerindeki effects send/return noktaları üzerinden de kullanılıyordu.

Bu sıralama günümüzde de hala yaygın olarak kullanılmakta. Ben de kullandım ve hala da kullandığım oluyor.

Beni rahatsız eden şey, bu sıralamanın kendisi değil de birçok gitaristin bu sıralamayı kanun gibi uyguluyor olmasıydı.

Pedallar benim için Lego parçaları gibiydi. Yerlerini istediğim gibi değiştirip farklı farklı sıralamalar deniyordum. Örnek olarak, flanger’ı overdrive öncesine aldığınızda çıkan sonuç çok farklı oluyor. Wah pedal her zaman overdrive öncesinde durmak zorunda değil, yerlerini değiştirebilirsiniz; hatta modülasyon sonrasına bile koyup çok farklı sesler elde edebilirsiniz! Mutlaka tek bir overdrive pedalı kullanmak zorunda değilsiniz. Bir overdrive bir de distortion pedalı kullanarak ikisinin karışımından bambaşka bir ses elde edebilirsiniz Yerlerini değiştirebilirsiniz.

Tüm bunları deniyor ve ilginç sonuçlar alıyordum. Bazen çok iyi bazen de saçma sapan sesler elde ediyordum.

O zaman bu pedalları bulup bunları denemek zordu. Şimdi dijital teknoloji sayesinde her şey elimizin altında. Tavsiyem, kuralları bilin ama kuralları çiğnemekten ve özellikle yeni bir şeyler denemekten korkmayın. Her yaptığınız iyi olacak, işinize yaracak diye bir kural yok. Önemli olan denemek. Efekt ve sinyal işlemcilerin sırası bunun için gerçekten güzel bir örnek. Sıralamayı ve sinyal akışını değiştirdiğinizde elde ettiğiniz sesler farklılaşıyor. Farklar bazen büyük bazen de küçük olabiliyor.

Reverb ve Delay Efektlerini Birlikte Kullanırken..” başlıklı yazımı okuduysanız hatırlarsınız: Kanaldaki sinyali send yöntemi ile aynı anda hem reverb hem de delay’e gönderdiğimizde (Şekil 1) aldığımız sonuç ile sinyali yine send yöntemi ile aynı anda hem reverb hem de delay’a gönderip, sonra ek bir adım olarak delay’in çıkışını da reverb’e yönlendirdiğimizde (Şekil 2) aldığımız sonuç farklı oluyordu. Yazı ve video için buraya tıklayınız.

Şekil1

Şekil 2

Peki, biraz daha farklı bir şeyler denesek? Delay hep reverb öncesinde olur denir ya… Delay’i reverb sonrasına alsak (Şekil 3)? Belki her zaman bu şekilde kullanamayız ama üzerinde çalıştığınız parçaların birinde bunun da bir yeri mutlaka vardır.

Şekil 3

Diğer bir örnek olarak, filtre ve kompresör kullanırken filtreyi nereye koyduğunuz kompresörün sinyale verdiği tepkiyi değiştirebilir. Sinyalde alt frekansları kesmek için bir filtre kullanıyorsanız, bu filtreyi kompresörden önce koyarsanız bu durumda hem alt frekansları kesmiş olursunuz hem de kompresör alt frekanslara göre tepki vermemiş olur. Filtreyi kompresörden sonra koyarsanız, sonuç olarak sinyaldeki alt frekansları kesmiş olursunuz ancak kompresör alt frekanslara tepki vererek sinyali işlemiş olur. Alternatif olarak filtreyi belki sidechain kapısına koyabilirsiniz? Bu durumda sinyaldeki alt frekansları kesmeden kompresörün alt frekanslara göre tepki vermesini önlersiniz.

Yukarıda da belirttiğim gibi, yeni bir şeyler denemekten korkmayın. Her yaptığınız iyi olacak, işinize yaracak diye bir kural yok. Önemli olan denemek!

İlgili yazılar:

Teknik terimler için müzik teknolojisi, müzik prodüksiyonu ve ses kayıt terimleri sözlüğüne göz atabilirsiniz.

Benzer paylaşımlar için beni Facebook ve Twitter‘da takip edebilir, haberler için mesaj listeme üye olabilirsiniz. Teşekkürler.

Başlık fotoğrafı: Luchador | Pixabay

© 2019 Ufuk Önen. Her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.