Değerli dostum Bobby Owsinski “5 Reasons Why Music Creation Today Is Better Than Ever, And 5 Reasons Why It’s Not” başlıklı bir yazı yayımladı. Bobby, bu yazısında, günümüzde müzik üretimi ile ilgili eskiye göre daha iyi ve daha kötü olduğunu düşündüğü on maddeyi okuyucuları ile paylaşıyor. Ben de bu yazımda, bu maddeleri kendi yorumlarımı da ekleyerek sizlerle paylaşmak istiyorum.

Neden Daha İyi?

1/ Müzik Öğrenme Araçları

Owsinski, günümüzde müzik eğitimi araçlarının ve yöntemlerinin eskiye göre daha ileri seviyede ve daha bilimsel olduğunu söylüyor. Kesinlikle katılıyorum! Tabii buna bir de öğrenme imkanlarına ulaşımın artık çok daha kolay olduğunu eklemek lazım.

Örnek olarak, 80’li yıllarda Türkiye’de elektrogitar öğrenmek gerçekten çok zordu. Ders almak istediğinizde karşınıza çıkan hocaların birçoğu size klasik gitar öğretmeye çalışırdı. Gitar metotları vardı ancak bunlar da yine klasik gitar için hazırlanmış kitaplardı. Çok iyi hatırlıyorum, büyük zorluklarla yurtdışından bir elektrogitar metodu getirtmiştim. Paketten kasetler de çıkmıştı. Bu, o zamanlar için gerçekten müthiş bir şeydi! Bugün artık bilgisayar ve internet destekli birçok elektrogitar eğitim paketi var ve bunlara ulaşmak, eskiye göre, hem daha kolay hem de daha ucuz.

2/ Ses Teknolojisi Öğrenme Araçları

Batı ülkelerinde, 80’li ve daha önceki yıllarda, ses ve müzik teknolojileri eğitimi sadece usta-çırak modelinden ibaretti. 90’lı yıllarda kitaplar yazılmaya ve yavaş yavaş okullar açılmaya başladı. Bobby Owsinski’nin kayıt ve miks üzerine yayınladığı kitapların (özellikle The Mixing Engineer’s Handbook ve The Recording Engineer’s Handbook) literatüre katkısı gerçekten büyüktür.

Şu anda Batı ülkelerinde bu konu üzerine yazılmış yüzlerce kitap, on binlerce makale ve hem akademik hem de mesleki eğitim veren birçok okul var.

80’li ve 90’lı yıllarda Türkiye’de bu işi öğrenmek için fazla bir seçeneğiniz yoktu. Eğer çok şanslıysanız sayıları gerçekten çok az olan müzik prodüktörlerinin yanında çalışabilirdiniz. Böyle bir kişinin yanında çalışma şansını yakalayamazsanız bu işi öğrenmek hayal gibi bir şeydi. Ben şanslıydım çünkü üç yıl Müjdat Akgün ile çalıştım. Ondan çok şey öğrendim. Sonra, 1995 yılında, gitarımı aldım, bir sırt çantasına eşyalarımı doldurdum ve Los Angeles’a gittim. O zamanlar orada bile bu alanlarda fazla okul seçeneği yoktu. Mevcut okullardan birine yazıldım. Okulda aslında temel bilgilerimin eksik olmadığını, alt yapımın kuvvetli olduğunu gördüm. Diğer yandan okul ve Los Angeles’ta içinde bulunduğum ortam bana büyük prodüksiyonların nasıl yapıldığını görmem açısından çok şey kattı. Sadece teknik tarafından bahsetmiyorum… Açık görüşlülük, farklı bakış açıları, güvenli alandan çıkıp farklı şeyler denemek…

2007 yılına geldiğimizde Türkiye’de hala bir kaynak kitap yoktu. Bilgilerimi ve tecrübelerimi paylaşmak, benden sonra gelenlerin bilgiye ulaşma konusunda benim çektiğim zorlukları çekmemelerini sağlamak için Ses Kayıt ve Müzik Teknolojileri adlı kitabımı yazdım. Bu kitap, ses kayıt ve müzik prodüksiyonu ile amatör ya da profesyonel uğraşan birçok insan için adeta bir “başucu” kitabı haline geldi.

Artık günümüzde durum sadece Batı ülkelerinde değil Türkiye’de de çok farklı. Üniversitelerde müzik teknolojileri üzerine eğitim veren bölümler var. Kurslar ve özel dersler veren hocalar var. Emrah Çelik (Mixyap), Doruk Somunkıran, Ufuk Bulut, Ali Ozan Karcı gibi bilgilerini ve tecrübelerini hiç sakınmadan, herkese açık bir şekilde YouTube üzerinden paylaşan müzik insanlarımız var.

Uzun lafın kısası, artık bu işi öğrenmek, bilgiye ve başkalarının tecrübelerine ulaşmak eskiye göre çok daha kolay.

3/ Ekipman

Owsinski, günümüzde hem müzik enstrümanlarının hem de ses ekipmanlarının fiyat / performans açısından eskiye göre genel olarak çok daha iyi olduğunu söylüyor. Uzunca bir süreden beni müzik ve müzik teknolojisi üzerine çalışan biri olarak kendisine katılıyorum.

80’lerde ve 90’larda ucuz enstrümanlar gerçekten çok kötüydü. Kullanılamayacak derecede kötüydü. Aynı şeyi 90’lı yıllarda ve 2000’li yılların başında ses ekipmanları için de söyleyebiliriz (ondan önce ucuz ses ekipmanı diye bir kavram yoktu diyebiliriz).

Günümüzde ‘ucuz’ ve ‘vasat’ olarak nitelendirdiğimiz enstrümanlar ve cihazlar bile artık iş görüyor. Örnek olarak, ses kartlarını, mikrofonları ve monitörleri düşünün. Fiyat / performans açısından 20 sene önce böyle ekipmanlara sahip olmak mümkün değildi. Başka bir örnek olarak, fiyatı 60 USD olan Reaper ile neler yapabildiğinizi düşünün.

4/ Modern Prodüksiyon Teknikleri

Owsinski, hit parçaların prodüksiyonlarının eskiden tamamen hissiyatla ve şans eseri ortaya çıktığını, günümüzde ise artık bunun öğrenilebilir ve uygulanabilir bir şey olduğunu söylüyor.

Bence doğru ama bunun iyi bir şey olup olmadığından emin olamıyorum. Özellikle son yıllarda popüler müzik prodüksiyonlarında sürekli belli formüllerin uygulandığımı ve bunun da özgünlüğü ve yaratıcılığı kısıtladığını düşünüyorum.

5/ Dağıtım Kanalları

Owsinski, sanatçıların kendi müziklerini dağıtmalarının daha önce hiç bu kadar kolay ve ucuz olmadığını söylüyor. Çok haklı! Eskiden bir sanatçının kendi imkanları ile plak, CD ve kaset üretip bunu perakende satış yapan müzik dükkanlarına yaygın olarak dağıtması neredeyse imkansızdı. “Yaygın olarak” diye özellikle belirttim çünkü sınırlı sayıda CD veya kaset üretip bunları elden veya bazı müzik dükkanları aracılığı ile satmak mümkündü. Tabii bu bile ciddi bir yatırım gerektiriyordu.

Günümüzde çok az ücretler karşılığında müziğinizi Spotify, Apple Music ve diğer yüzlerce müzik platformuna koymanız mümkün. En son 2020 yılında güncellemiştim, bazı bilgiler eski olabilir ama yine konu ile ilgili olarak “Müziğinizi iTunes, Apple Music, Spotify ve Benzeri Dijital Platformlara Nasıl Dağıtabilirsiniz?” başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.

Neden Daha Kötü?

1/ Müzikal Yeterlik

Owsinski, bu işe yeni başlayan bazı gençlerin, teknolojinin sunduğu kolaylıklar sebebi ile müzikal yeterlik konusunda umursamaz bir tavır takındıklarını söylüyor. Owsinski, kısıtlı müzik bilgisi ile iyi müzik yapılabileceğini, hatta hit parçalar üretilebileceğini ama diğer yandan az müzik bilgisinin yaratıcılığı sınırladığını ifade ediyor.

Bu konuda ben de aynı şekilde düşünüyorum. Müzik üretmek için mutlaka konservatuvara gitmek ya da resmi bir eğitim almak gerekmiyor ama müziği “bilmek” gerekiyor.

Müziği, müzikal açından bilmek gerekiyor. Müziği, prodüksiyon teknikleri açısından bilmek gerekiyor. Müzik türlerini bilmek gerekiyor. Bir türün nasıl başlayıp nasıl değiştiğini bilmek gerekiyor. Enstrümanları tanımak gerekiyor. O enstrümanları çalmasanız bile çalanların nasıl çaldığını analiz etmek ve anlamak gerekiyor. Geriye dönüp sizden önce neler yapıldığına bakmak gerekiyor. Günümüzde üretilen müzikleri sürekli takip edip, inceleyip, modern yaklaşımları öğrenmek gerekiyor.

Eğer müzik ve müzik prodüksiyonu konularında uzun bir kariyer düşünüyorsanız bunların hepsini yapmak gerekiyor. Kısıtlı bilgiyle günlük trendler üzerinden başarı ve para kazanabilirsiniz ancak uzun soluklu bir kariyere sahip olamazsınız.

2/ Grup ve Canlı Performans Deneyiminin Eksikliği

Owsinski, grup işinin çok zor olduğunu söylüyor. Yıllarca bunu deneyimlemiş biri olarak kendisine katılmamam elde değil!

Hem müzikal açıdan hem de kafa yapısı olarak uyuşabileceğiniz grup elemanları bulacaksınız. Her kafadan bir ses çıkarken parça üretmeye çalışacaksınız. Herkesin zamanını uydurup provalar yapacaksınız. Prova stüdyosunda birbirinize gireceksiniz. Parçalarınızı kaydetmeye gittiğinizde kayıt stüdyosunda yine birbirinize gireceksiniz. Konserler başlayınca kulislerde ve özellikle yollarda binbir türlü sebepten dolayı tartışıp duracaksınız…

Eğer bugüne kadar bir grupta çaldıysanız bunları az ya da çok yaşamışsınızdır.

Bilgisayarın başında tek başına müzik üretirken bu yazdıklarımla uğraşmanıza gerek kalmıyor.

Diğer yandan, bir grup müzisyenin bir araya gelip müzik üretmesi bambaşka hatta adeta tılsımlı bir şey. Eğer grup elemanları arasında elektrik yakalarsanız ortaya müzikal açıdan çok zengin işler çıkabiliyor. Bugüne kadar birçok defa yaşadım. Gitarda parça yazarsınız. Stüdyoya gidersiniz. Bas gitarist hiç aklınıza gelmeyen bir yürüyüş yazar, davulcu hiç aklınıza gelmeyen bir şekilde çalar, parça birden bambaşka bir yere gider. Parçanın gittiği yer ruhunuza dokunuyorsa bundan daha güzel bir his olamaz.

Tabii işin canlı performans tarafını da unutmamak lazım. Sahnede parçalarınızı çalmak, insanlardan birebir ve anlık tepkiler almak gerçekten inanılmaz bir duygu!

Her geçen gün grup ve canlı performans deneyiminden uzaklaşıyoruz. Buna üzülüyorum. Bu arada, beni tanıyanlar bilir. 80’lerin sonunda ve 90’ların başında grubumla müzik yaparken bir yandan da kısıtlı teknoloji ve imkanlar ile bilgisayarda müzik yapmaya çalışıyordum. Şu anda teknolojinin geldiği noktadan çok memnunum. Bilgisayarlar müzik ve müzik prodüksiyonu yapmayı çok seviyorum. Diğer yandan, grup müziğinin ve canlı performansın ne kadar büyüleyici olduğunu da hiçbir zaman unutmuyorum.

3/ Canlı Çalacak Yerlerin Azalması

Owsinski, COVID öncesinde bile canlı müzik yapılan yerlerin azaldığından bahsetmiş. Bu sanırım daha çok ekonomik durum ya da ticari kâr ile alakalı bir durum. Günümüzde mekanlar 4-5 kişilik gruba para vermek yerine artık daha çok DJ veya elektronik ekipmanla müzik yapan küçük ekipleri tercih ediyorlar. Owsinski, canlı çalınan mekanların azalmasının grup müziğinin geleceğini olumsuz bir şekilde etkilediğini öne sürüyor.

4/ Eksik ve Yanlış Bilgiler

Owsinski, internette doğru ve faydalı bilgiler olduğu gibi en az bir o kadar da eksik ve yanlış bilgi bulunduğunu söylüyor. Doğru söze ne nedir… Özellikle YouTube’da öyle videolar var ki… Kendini uzman gibi göstermeye çalışan zırcahiller anlattıkları yalan yanlış şeylerle insanları adeta zehirliyorlar. Yanlış bilgi, bilgisizlikten daha tehlikelidir.

YouTube videoları ile harika bilgiler edinmek mümkün ancak kaynağın güvenilirliğinden emin olmak gerekiyor. Sadece ve sadece uzmanlığı ve kariyeri konusunda şüphe bulunmayan kişiler tarafından verilen bilgilere itibar etmek gerekiyor. Bir videonun çok seyredilmiş olması, o videoda söylenilenlerin veya gösterilenlerin doğru olduğu anlamına gelmiyor. Bu hem yerli hem de yabancı videolar için geçerli.

5/ Daha Fazla Rekabet

Owsinski, her gün Spotify’a 60 bin parça, YouTube’a da 30 bin saatlik video yüklendiğini söylüyor. Bu sayılar bize rekabetin ne kadar sert olduğu konusunda ciddi bir fikir veriyor. Günümüzde müziği öğrenmek, üretmek ve dağıtmak imkanlar açısından eskiye göre daha kolay. Bu, elbette muhteşem bir şey! Diğer yandan, bu sayede daha fazla kişi müzik yapıp üretiyor ve rekabet de ona göre çok daha sert bir hale geliyor.

Sonuç Olarak…

Müzik üretmenin her zaman birtakım zorlukları oluyor. Zaman ilerledikçe ve teknoloji geliştikçe bu zorlukların bir kısmı kaybolup gidiyor ama yerine yeni zorluklar ya da olumsuzluklar geliyor.

Diğer yandan, tabloya genel olarak bakacak olursak, günümüzde teknoloji sayesinde müziği öğrenmek, üretmek ve dağıtmak artık çok daha kolay. “Kolay” derken aslında öğrenimi, üretimi ve dağıtımı sağlayan araçların daha fazla kişiye ulaşabiliyor olmasında bahsediyorum.

Unutmayalım ki, müzik her zaman ama her zaman çok fazla çalışma, çok fazla emek ve çok fazla fedakarlık gerektiriyor. Teknoloji istediği kadar ileri gitsin, bunlar olmadan müzik de olmuyor.

Sağlıklı ve müzik dolu günler dileklerimle… 🎶

Bobby Owsinski’ye Ankara Kalesi’ni gezdirdikten sonra bir de Türk kahvesi ısmarlamıştık (2012). Soldan sağa Pieter Verstraete, Bobby Owsinski, Ufuk Önen, Mustafa Ertan, Teoman Pasinlioğlu.

Teknik terimler için müzik teknolojisi, müzik prodüksiyonu ve ses kayıt terimleri sözlüğüne göz atabilirsiniz.

Benzer paylaşımlar için beni Facebook, Instagram ve Twitter‘da takip edebilir, haberler için mesaj listeme üye olabilirsiniz. Teşekkürler.

Başlık fotoğrafı: NeONBRAND | Unsplash

Fotoğraf: Lee Campbell on Unsplash

Fotoğraf: Pexels | Pixabay

© 2022 Ufuk Önen. Her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.