Bu yazımda sizlerle özellikle müzik prodüksiyonuna yeni başlayanların kompresör kullanımında sıklıkla yaptığı yedi yanlışı paylaşacağım. Bu yanlışlardan birini veya birkaçını siz de yapıyor olabilirsiniz. Yapıyorsanız sorun değil. Yanlışları düzeltmek o kadar da zor değil. Önemli olan yanlışın yanlış olduğunu tespit edebilmek. 

Hemen başlayalım…

1. Ezberden veya Otomatik Olarak Kompresör Kullanmak 

Kompresör kullanımına ilişkin en yaygın olarak yapılan yanlış, ezberden veya otomatik olarak kompresör kullanmaktır. Diğer bir deyişle,  kanala, hatta hemen hemen tüm kanallara, düşünmeden kompresör insert etmek. 

Peki, bu neden yanlış? Yanlış çünkü kompresör insert etmeden önce şu soruyu sormak, sonrasında da bu sorunun cevabına göre hareket etmek gerekiyor: “Bu kanalın  kompresöre ihtiyacı var mı?” Eğer cevap “hayır” ise kompresör kullanmaya gerek yok. 

Örneğin, seviye ve velocity olarak dümdüz giden duvar gibi bir synthesizer sesi düşünün. Bu enstrümanın kompresöre ihtiyacı yok. 

Bir başka örnek olarak, bol distortion’lı jilet gibi bir gitar tonu düşünün. Bu ton size hazır olarak gelmiş. Muhtemelen ton oluşturulurken gitarist tonun bir parçası olarak kompresör kullanmış. Zaten distortion, gitarın seviye olarak dinamik bir yapıda olmasına izin vermiyor.  Bu kanalın kompresöre ihtiyacı var mı? Hayır, yok! 

Diğer yandan, kompresöre ihtiyaç olup olmadığını sorduğunuzda cevabınız sadece seviye kontrolü ile ilgili olmak zorunda değil. Kompresör, bazen ton veya ses şekillendirici olarak da kullanılabiliyor. Hazır konu buraya gelmişken hemen ikinci maddeye geçelim…

2. Amacınızın Net Olmaması

Kompresör kullanırken amacınızın net olması olması gerekiyor. Bunun için kendinize şu soruları sorabilirsiniz: Bu kanalda neden kompresör kullanıyorum? Ne elde etmeye çalışıyorum?

Bu soruya üç farklı yanıt verebiliriz.

Birincisi, seviye kontrolü için. Bildiğiniz gibi, kompresör aslında otomatik seviye kontrolü için geliştirilmiş bir cihaz. Dolayısıyla kompresör dediğimizde aklımıza gelen ilk şey, sinyaldeki seviye farklılıklarının azaltılması, diğer bir deyişle sinyalin dinamik alanının daraltılmasıdır. 

İkincisi, sesi şekillendirmek için. Kompresör sesin yapısını değiştirebilen çok güçlü bir araç. Özellikle üzerindeki attack ve release parametreleri ile bir sesin zarfını yani formunu değiştirmek mümkün. Örneğin, kısa (hızlı) bir attack süresi kullanarak bir vurmalı çalgının ilk vuruş anını seviye olarak azaltıp sesinin formu üzerinde ciddi değişiklikler yapabilirsiniz. Başka bir örnek, uzun (yavaş) bir attack süresi kullanarak sesi daha vurgulu hale getirmek olabilir. Tüm bunları kompresörü seviye kontrolu için kullanırken yapabileceğiniz gibi, seviye kontrolüne ihtiyacınız olmadığı durumlarda da sadece bu amaçla kompresör kullanabilirsiniz.

Üçüncüsü, ton için. Bazı kompresörlerin (özellikle vintage olarak tanımladığımız eski analog kompresörlerin) kendilerine has çok belirgin sound’ları oluyor. Bunu sese renk katmak olarak da ifade edebiliriz. Eğer sese belli bir renk katmak, peşinde olduğunuz sound’un bir parçası ise, bu durumda o kompresörü sadece ton amaçlı olarak kanalın sinyal zincirine ekleyebilirsiniz. Hatta bazı durumlarda vintage bir kompresör ton, modern bir kompresör de seviye kontrolü için seri olarak kullanılabiliyor.

🟢 İlgili yazı: “Kompresör Teknikleri – 2. Bölüm: Seri Kompresör Kullanımı”

Sonuç olarak, kompresör kullanırken amacınızın, ne elde etmek istediğinizin net olması gerekiyor.

3. Riding the Fader Tekniğini Kullanmamak

Riding the fader, miks sırasında sinyal seviyelerini fader ile ayarlama (seviye olarak düşük yerleri açıp, yüksek yerleri kısma) işlemi için kullanılan, analog mikserler zamanında ortaya çıkmış bir terimdir. O zamanlar miks sırasında mühendisler parçadaki tüm fader hareketlerini ezberleyip, miks stereo banda basılırken bunları gerçek zamanlı olarak tekrar ediyordu. Bazen bir mühendisin yetişemediği durumlarda iki, hatta üç kişi fader hareketlerini gerçekleştiriyordu. En ufak bir hatada başa dönmek gerekiyordu.

Büyük stüdyolardaki kayıt konsollarının bazılarında otomasyon özelliği vardı. Bu, işleri kolaylaştıran bir şeydi çünkü bütün fader hareketlerini tek tek hafızaya almak mümkün oluyordu. 

Bugün artık birçok miks ‘in-the-box’ yapılıyor. Aslında değişen bir şey yok çünkü riding the fader yöntemi bilgisayar içinde yapılan miksler için de geçerli. Mouse ile kanalın volüm seviyelerini çizgiler çizerek ayarladığınızda aslında riding the fader yöntemini uygulamış oluyorsunuz. Tabii bunu mouse yerine bir kontrol ünitesiyle yapmak da mümkün.

🟢 İlgili yazı: “Clip Gain ile Volüm Otomasyonu Arasındaki Fark ve Gain Staging” 

Bazı durumlarda kompresöre ihtiyaç kalmadan seviye ayarlamalarını sadece riding the fader tekniğiyle yapmak mümkün. Benim gördüğüm, sıklıkla yapılan esas yanlış ise, kompresör kullanırken riding the fader tekniğini kullanmamak. Diğer bir deyişle, tüm seviye kontrolünü kompresöre bırakmak, kompresörü bu şekilde çalışması için ayarlamak. Bu şekilde kullanıldığında kompresör sese yer yer aşırı bir şekilde müdahale etmeye başlıyor, bazı durumlarda ise istemsiz olarak sesin formunu değiştiriyor. Doğru olan kompresör ile birlikte riding the fader tekniğini de kullanmak. Yani temel seviye kontrolünü kompresöre yaptırıp, detaylı seviye değişikliklerini parçanın ihtiyaçlarına göre manuel olarak yapmak ve bunu otomasyona yazmak.

4. Sadece Preset Kullanmak

Sıklıkla yapılan diğer yanlış da sadece preset kullanmak. Burada “sadece” kelimesinin altını çizmek istiyorum. Bir kanala kompresör insert ettiğinizde ayarları yaparken bir preset seçerek işe başlamakta hiçbir sorun yok. Plug-in’lerin üzerindeki preset’ler genellikle çok iyi tasarlanmış oluyor. O kanala en uygun olduğunu düşündüğünüz preset’i seçip sonrasında parametrelere ince ayar yaparak kanaldaki sinyali tam istediğiniz gibi işleyebilirsiniz. Ayarları sıfırdan yapmak zorunda değilsiniz. Diğer yandan, sadece preset kullanıp iyi bir sonuç almayı bekleyemezsiniz. Belki birkaç sefer şansınız yaver gider ama o kadar. 

Eğer “müzik prodüksiyonu yapıyorum” veya “miks yapıyorum” diyorsanız kompresörü kullanmayı bilmeniz gerekiyor. Özellikle threshold, ratio, attack ve release parametrelerinin ne işe yaradığını, bunları kendi amaçlarınız için nasıl kullanabileceğinizi öğrenmeniz gerekiyor. Öğrenmek de yetmiyor, farklı enstrümanlarla ve farklı müzik türlerinde denemeler yapmak gerekiyor.

🟢 İlgili yazı: “Kompresör Kullanımında Threshold, Ratio ve Gain Reduction İlişkisi”

Sonuç olarak, kompresör kullanıyorsanız kompresörü kullanmayı gerçekten bilmeniz gerekiyor. Başka yolu yok!

5. Attack ve Release Sürelerini Yanlış Ayarlamak ya da Ayarlamamak

Yukarıda da belirttiğim gibi, kompresör sesin formu üzerinde değişiklik yapabilen çok güçlü bir araç. Özellikle de attack ve release parametreleri çok kritik. Kompresör kullanırken bu iki parametreye çok dikkat etmek gerekiyor. Attack ve release sürelerini yanlış ayarlamak veya hiç ayarlamamak (yani işi adeta şansa bırakmak) sesin formu üzerinde istem dışı değişikliklere yol açabiliyor. 

🟢 İlgili yazı: “Kompresör Attack Süresinin Sese Etkisini Görselleştirecek Olursak…” 

Attack ve release sürelerini ayarlamayı öğrenmek için iyi bir yöntem preset’leri inceleyip hangi enstrümanlarda hangi sonuçları almak için attack ve release sürelerini nasıl ayarladıklarını incelemek. Örnek olarak, ‘punchy kick’ veya ‘mellow bass’ için nasıl ayarlar kullanmışlar? Farklı plug-in’lerde benzer isimli preset’lerin attack ve release sürelerini karşılaştırdığınızda farklılıklar görüyor musunuz? Sonra da tabii bol bol deneme yapmak gerekiyor.

6. Yanlış Kompresör Tipi Seçmek 

Farklı farklı kompresör tipleri var… Tube/VariMu, optical, FET, VCA… Bir sinyali farklı tip kompresörlere gönderdiğinizde, benzer ayarlarda bile, değişik sonuçlar alıyorsunuz. Örnek olarak, 1176 gibi bir FET kompresör ile dbx 160 gibi bir VCA kompresör arasında gerçekten büyük farklar var. Bu, birinin diğerinden daha iyi olduğu anlamına gelmiyor. Sadece kompresör seçerken bu seçimi bilinçli bir şekilde yapmak gerekiyor. 

🟢 İlgili yazı: “Favori Kompresör Plug-in’lerim”

Eğer kompresör tipleri hakkında fazla bilginiz ve deneyiminiz yoksa veya vintage kompresörler ilginizi çekmiyorsa benim tavsiyem FabFilter Pro-C 2 gibi modern bir kompresör plug-in’i kullanmanız yönünde olur.

7. Gerektiğinden Fazla Sıkıştırma

İngilizcede “stating the obvious” diye bir söz vardır; Türkçede “zaten bilineni dile getirmek” anlamına gelir. Bu son başlık da öyle ama yine de yazmadan edemedim çünkü bu yanlışla sık sık karşılaşıyorum.

Sinyali çok sıkıştırmamak, ‘over compress’ etmemek gerekiyor. Mikslerde, özellikle müzik prodüksiyon alanında yeni olanların mikslerinde, bazı enstrümanların aşırı bir şekilde “kompres edildiğini” duyuyorum. Bunun teknik bir gereksinimden dolayı ya da estetik bir karar sonucunda yapılmadığı da belli oluyor. Buna dikkat etmek lazım. Kompresör kullanırken “azı karar, çoğu zarar” felsefesiyle çalışmak lazım.

🟢 İlgili yazı: “Kompresör: Mini Rehber”

Bu yazımda sizlerle özellikle müzik prodüksiyonuna yeni başlayanların kompresör kullanımında sıklıkla yaptığı yedi yanlışı paylaştım. Kompresörler de dahil olmak üzere ses kayıt ve müzik prodüksiyonu ile ilgili tüm temel bilgileri Ses Kayıt ve Müzik Teknolojileri adlı kitabımda bulabilirsiniz.

Kitaplar: “Ses Kayıt ve Müzik Teknolojileri”, “Miks Üzerine” ve “Synthesizer Teknolojileri”

Teknik terimler için müzik teknolojisi, müzik prodüksiyonu ve ses kayıt terimleri sözlüğüne göz atabilirsiniz.

Benzer paylaşımlar için beni Facebook, Instagram ve Twitter‘da takip edebilir, haberler için mesaj listeme üye olabilirsiniz. Teşekkürler.

© 2023 Ufuk Önen. Her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.